Teknoloji ve Felsefe Kavramı
Bu yazı Hasan ERYILMAZ tarafından 27.02.2021 tarih ve 20:06 saatinde Felsefe kategorisine yazıldı. Teknoloji ve Felsefe Kavramı
makale içerik
Bazı o şekildeki kavramlar vardır ki onları birarada düşünmek zordur. “Sıcak kar”, “dondurucu ateş” yada “yuvarlak üçgen” şeklinde ifadeler, bu tür kavram çiftlerine misal olarak gösterilebilir. Bu kavram çiftlerinden ilk iki guruba girenleri, ne şeklinde bir fizik nesneye işaret edebileceğini; son örneği ise düşünsel olarak tasarlayamayız. Dolayısıyla sözkonusu türden bir zorluğun hem fizik nesnelerin özellikleri açısından bununla birlikte fikir boyutuyla alakalı bulunduğunu söyleyebiliriz.
Her iki tür güçlüğü dil boyutunda da dikkate alabiliriz. Çünkü “sıcak” teriminin anlamı -şu demek oluyor ki dilsel boyutu ile- “kar” teriminin anlamı -yeniden dilsel boyutu- içinde bir ortak bir zemin bulamayız. Diğer bir ifadeyle, “sıcak” ve “kar” şeklinde kavramlarının anlamını bilen bir kimse, ‘kar’ ismi verilen nesnenin sıcak olanını rasat vesilesiyle araştırmaya çalışmaz. Zira ‘kar’ kelimesinin daha dil boyutunda anlamca soğuk olmaya işaret ettiğini bilir. Dolayısıyla şayet kar ve sıcak kavramlarının anlamlarını biliyorsak, dil boyutu arasında bu kavramların ne tür nesnelere işaret ettiğini bir inceleme meydana getirmeye gerek duymadan, aralarında bir bağıntı olmayacağını söyleyebiliriz.
Öte taraftan birtakım kavram çiftleri içinde anlamlamca bir tezat olmasa da, birarada iyi mi düşünülebileceği konusunda, aleni bir görüşe haiz olamayabiliriz. “Felsefe ve teknoloji” de bu tip kavramlara bir misal olarak gösterilebilir. Çünkü “felsefe”, soyut, muayyen çözümler aramayan, sual soran ve metot olarak eleştirme üstüne kurulmuş ve ortalama üçbin senelik geçmişi olan bir disiplindir. “Teknoloji” ise fizik dünya ile sıkı ilişki içindedir, çözüm üretir ve uygulamaya yöneliktir. Dolayısıyla bu iki kavram içinde, oldukca değişik anlamlara haiz oldukları için, ilk bakışta bir ilişki oluşturmak basit görünmeyebilir. Fakat, aşağıda da işaret edileceği şeklinde, bu iki kavram içinde aslen entresan olmasıyla birlikte oldukca yakın bir ilişkiden sözetmek gerekir. Böyle bir ilişkiyi kurabilmek için, laf mevzusu türden kavramların gerçekte haiz oldukları geniş bir anlam yelpazesine dikkatimizi çevirebilmemiz gerekecektir.
Bir kavramın anlamı, işaret etmiş olduğu nesne dikkate alınarak belirlenebilir. Bu metot, birçok kavramın anlamını belirlemenin şüphesiz en yaygın yoludur. Fakat bu metot herzaman geçerli olamayabileceği şeklinde birtakım durumlarda ehil de olamayabilir. Daha da önemlisi, şayet bir kavram dilsel boyutuyla ele alınmazsa, o kavramla anlatılmak, tasarlanmak yada aktarılmak istenilen bilgilere ulaşılma şansı da olmayacaktır. Nitekim “teknoloji” teriminin anlamı göstersel yolla kavranmak istenirse, bazı fizik nesnelerin, şu demek oluyor ki araçların dikkate katılımı gereklidir, ama bu ehil olmayabilir. Gerçekten de “teknoloji” terimi, aleni yada örtük olarak, örneğin “teknolojik inkişaf” terimini da içermektedir. Çünkü “teknoloji”, ancak şu anda kullanılan bazı nesnelere işaret etmemekte, fakat bununla birlikte yeni bazı araçların imali ve daha kaliteli mamüllerin geliştirilmesi ve ortaya konulmasını, şu demek oluyor ki bir gelişimi de talep eder istemez içermektedir. Böyle bir durumda, “teknoloji” teriminin bir anlamının da “teknolojik inkişaf” demek bulunduğunu söylemekle, şu demek oluyor ki bu iki terimi ilişkilendirmekle, temelde dil boyutunda kalmış olarak bir dönüşüm yapmış oluruz. Hatta bir adım daha atıp, “inkişaf” ile anlatılmak istenileni “teknoloji anlayışının gelişimi” şekline de dönüştürebiliriz. Bu durumda artık hedefimizi tamamen dil boyutuna, ayni değişik düzleme taşınma olanağı elde edebiliriz. Çünkü artık “teknoloji nedir?” yada “teknolojik inkişaf nedir?” şeklinde bir sorun, bununla birlikte anlayış, fikir ve zihniyetin değişimi ve geliştirilmesi anlamını kazanmış olmaktadır.
Dikkat edilirse “teknoloji” teriminin anlamı burada “teknolojik inkişaf” ve “teknoloji anlayışının gelişimi” anlamlarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu suretle “teknoloji nedir?” şeklinde bir soruya, “inkişaf” ve “anlayışın gelişimi” kavramlarının anlamları üstünde durularak birtakım cevaplar verebilmek olanağı elde edilmiştir.
“Teknoloji” denilince ilk akla gelen özelliklerden birisi şüphesiz günlük hayatımızın derhal her alanında kullandığımız oldukca muhtelif ürünlerdir. Öte taraftan teknoloji, bir üretim kurumu yada ticari kurum için, üretim yapmada kullanılan bir vasıta konumundadır. Dolayısıyla daha çok kar elde etmeye yarayan bir donanım demektir.
Fakat “teknoloji” terimini şayet bu basit anlamları haricinde fert ve topluluk açısından düşünürsek, onun değişik bir boyutu ile karşılaşırız. “Teknoloji” terimi arasında, örneğin onun bilimle ilgisini, adamın günlük yaşantısında yapmış olduğu değişikler nihayetinde kişinin dünya görüşünde ortaya çıkardığı değişimleri, teknolojik gelişmenin topluluk ve devlet yapısı üstündeki tesirini ve bilhassa toplumda yolaçtığı kültürel değişikleri dikkate alabiliriz. Daha da önemlisi, hızla gelişen değişen teknolojinin bu yönü üstünde düşünmenin minimum hızla gelişen değişen teknolojinin kendisi kadar mühim bulunduğunu ileri sürebiliriz. Daha yerinde bir deyimle, yapılacak rahat bir inceleme, teknoloji teriminin, hızla gelişen değişen teknolojinin kendisinden ilkin geldiğini gösterebilir. Diğer bir ifadeyle, bireylerin yada camianın haiz olmak isteyebileceği teknolojik olanaklar ve ondan yararlanması, gerçekte “teknoloji” kavramından ne anladığı ile sınırlıdır.
İşte bu yüzden ‘teknoloji’ kelimesi ancak bazı araçları kullanmak anlamına gelmemekte, aslen –dilsel bir ebat arasında- oldukca değişik anlam katmanlarını arasında barındırmaktadır. Aşağıda kimilerine işaret edeceğimiz bu anlam katmanları, bununla birlikte onun felsefeyle olan ilgisini de ortaya koyacaktır.
“Teknoloji” teriminin kullanması çok yenidir. “Teknoloji” kavramımın türediği ve kullanması oldukca eski dönemlere kadar giden aslolan kavram “teknik” dir. “Teknoloji” terimi ile “teknik” terimi arasındaki en mühim ortak nokta, her ikisinin de alet yapımı ile alakalı olmasıdır. Gerçi günümüzde “teknoloji” terimi artık alet yapımı ile sınırı olan değildir. Nitekim malumat teknolojisinden, gen teknolojisinden, teşkilat teknolojisinden sözedilebilmektedir. Fakat “teknoloji” terimini ancak alet yapımı ile alaka arasında ele alırsak, onun “teknik” kavramından ayrılan en mühim yönü, ilmi bilgilerin de artık işe karışmasıdır. Yani “teknoloji”, insana has bir hususiyet olan ‘alet yapımı’nın daha ileri bir aşaması olan sistemli bilgilerin, ilmi bilgilerin kullanılmasını gerektirmektedir. Gerçekten de günümüzde teknoloji, sadece ilmi emek harcamalar eşliğinde gelişmekte; bu şekilde bir arkaplana haiz olmayan toplumlar, teknoloji ürünlerini ancak ithal etmektedirler. Teknolojinin bu özelliği bile, onun neden ancak bir üretim aracı olarak görülmemesi icap ettiğini de göstermektedir. Diğer bir ifadeyle teknoloji şayet ancak bir üretim amaçlı bir vasıta olarak düşünülürse, netice, teknoloji ürünün araçların hazır olarak alınmasıdır. Bu bakımdan “teknoloji”nin bilimle ilgisi, aslen ilk akla gelmesi ihtiyaç duyulan özelliklerinin başlangıcında yer almalıdır.
“Teknoloji” teriminin anlamı arasında düşünülmesi ihtiyaç duyulan öteki özellikler, onun toplumla, toplumsal kurumlarla, kültür ve adamla olan ilişkisidir. Çünkü teknoloji, bilhassa toplumla, kültür ve adamla oldukca yoğun bir etkileşim içindedir. Bu etkileşimin ise hem müspet bununla birlikte negatif yanlarından sözedilebilir. Teknolojinin örneğin esenlik alanında, günlük yaşamda, eğlence sektöründe, askeri alanda, feza çalışmalarında kullanılması müspet olmasıyla birlikte negatif yanlarını de bununla beraber getirmektedir. Çevre kirliliği, toplu imha silahlarının gelişmesi, bazı hastalıların ortaya çıkması, teknolojik gelişmenin endirekt yada dolaysız sonuçlarıdır. İşte zira teknoloji, daha oldukca kar, daha büyük bir güç, rahatlık ve esenlik anlamına gelirken bununla birlikte bazı teklikeleri de bununla beraber getirmektedir. Gerçi bu olumsuzlukların kimilerini yeniden teknolojik gelişmeyle önlemek mümkündür. Mesela muhit kirliliği, teknolojik gelişimin bir sonucudur; fakat üstesinden gelinmesi de bununla birlikte yeniden teknolojik gelişime bağlı görünmektedir. Fakat birtakım o şekildeki tehlikelerden sözedilebilir ki bu tarz şeyleri sadece kültürel, ahlaki, sosyal tedbirlerle önlemek mümkündür. Hatta bu tür tedbirlerin, günümüzdeki birtakım toplumların teknolojik seviyeleri ve kültürel yapıları gözününe alınırsa, bir teknoloji ürününün daha bereketli ve karlı kullanılmasını sağlamış olduğu da söylenebilir.
Dikkat edilirse buraya kadar hep “teknoloji” teriminin muhtelif anlam katmanlarından sözedildi. İşte bu aşamada teknoloji ile felsefe arasındaki bir ilişki kurulabilir.Çünkü herşeyden ilkin teknoloji bir taraftan ilmi çalışmalarla öte taraftan topluluk, insan ve kültür ile ilişki arasında anlam kazanmaktadır. Dolayısıyla iyi mi ilmi çalışmalara dayandırılmadan teknolojik gelişmeden laf edilemezse, topluluk, insan ve kültür ile ilişkisi dikkate alınmadan teknolojik inkişaf için müsait bir ortam da oluşturulamaz. Diğer yandan insan, topluluk ve kültür şeklinde kavramlar felsefenin geleneksel problemleri arasında yer alırlar. Daha aleni bir ifadeyle, hızla gelişen değişen teknolojinin insan, topluluk ve kültür ile ilişkisi bununla birlikte bir felsefe sorunu durumundadır.
Teknolojik gelişimin insan üstündeki en mühim etkisi, kişinin eskiden oldukca değişik bir ömür içerisine girmesinde birinci dereceden bir müessir olmasından dolayıdır. Nitekim günümüz insanı, otomobilden internete, ulaşım araçlarından eğlence yaşamına kadar hızla gelişen değişen teknolojinin sağlamış olduğu olanaklardan yararlanmaktadır. Bunlar ise adamın kendine bakışını, öteki insanlarla olan ilişkisini, onun sosyal yaşantısını da kökten değiştirmektedir. Yani alışkanlıklarıyla, davranışlarıyla artık yeni bir insan tipi ortaya çıkmıştır. Değişen bu koşullar arasında insan kendini yine anlamlandırmak, yine tarif etmek ve kendini sorgulamak durumundadır. Burada mevzumuz açısından entresan olan nokta, insan kendini yine tanımladıkça, önüne yeni hedefler koydukça bununla birlikte kendine yeni gereksinimler da tanımlamasıdır.
Yeni gereksinimler sonuçta teknolojik gelişimi talep eder istemez yönlendirmektedir. Çünkü teknoloji, adamın amaçlarını, isteklerini, hedeflerini gerçekleştirmede oldukca mühim bir vasıta durumundadır. Bu duruma tipik bir misal, yazışma sektörüdür. Çok süratli teknolojik inkişaf, yeni taleplerle ortaya çıkan insana devamlı yeni olanaklar sunmakta ve bununla birlikte adamın önüne devamlı yeni gereksinimler çıkarmaktadır. Bu gereksinimler da talep eder istemez teknolojik gelişime yeni hedefler göstermektedir.
Teknoloji ve insan ilişkisini sıhhatli olarak kurabilmek için adamın felsefi yönden tanımının yapılması gerekir.. Gerçi her camianın teknolojik gelişmişlik seviyesi ve dolayısıyla toplumsal dokusu değişik olabilir; dolayısıyla her camianın insanı kendine has birtakım değişik özellikler taşıyabilir. Herhangi bir toplumdaki adamın özelliklerinin tespiti ve tasviri ise ancak felsefenin değil, edebiyatın, sanatın yada benzeri etkinliklere de gerek gösterebilir. Eğer bu tür tespitler yapılmazsa o toplumda sıhhatli bir teknolojik gelişimden de sözedilemez. Çünkü sonuçta insan kendini kültürel, edebi, felsefi yönden tanıyabildiği seviyede doğru ve realist hedeflere yönelebilir. Eğer doğru ve realist hedefler seçilemezse, teknolojik gelişmenin sıhhatli olarak yönlendirilebilmesi olanağı da ortadan kalkabilir.
Yukarıda da işaret edilmiş olduğu şeklinde, teknoloji ancak alet yapmak yada bazı aletler kullanılarak üretim yapmak demek değildir. Teknolojiyi tanıyabilmek, ondan yaralanabilmek ve sıhhatli olarak gelişimini sağlayabilmek için, insan haricinde ek olarak bir de hızla gelişen değişen teknolojinin topluluk ile olan ilişkisi üstünde durmak yerinde olacaktır. Çünkü teknoloji topluluk yapısını değiştirmekte, değişen topluluk da teknolojik gelişime istikamet vermektedir.
Toplum, öteki bir ifadeyle toplumsal yapı, teknoloji yardımıyla günümüzde yepyeni bir biçim ve içerik kazanmıştır. Bu yeni özelliklerden birisi, bireylerin ortak alanlarının genişlemesi ile karakterize olmaktadır. Herhangi bir olay, örneğin bir spor karşılaşması, siyasal bir hadise yada bir adamın hususi yaşamı oldukca kısa bir müddet arasında değişik ekonomik yada toplumsal sınıftan birçok insana ulaşmaktadır. Sonuç teknoloji ile topluluk etkileşmesi kendine has yeni ilişkiler ağı oluşturmasıdır.
Eğitim kurumları, sivil topluluk örgütleri şeklinde muhtelif resmi, yarı resmi ve hususi kurumlar yada özetlemek gerekirse toplumsal yapı içerisindeki muhtelif kuruluşların temel amaçlarından birisi şüphesiz sonuçta bireylerin daha iyi yaşam şartlarına kavuşmalarını sağlamaktır. Bunun bir yolu, gerek fert gerekse topluluk olarak hızla gelişen değişen teknolojinin olanaklarına daha çok haiz olmaktır. Fakat tüm kurumlarıyla sosyal yapı şayet bu olanaklara ulaşmayı sağlayacak şartları tanımlayamamış ve hedeflerini belirleyen kavramların içlerini dolduramamışsa, netice ancak mevcut olanı istek etmek ve onu paylaşmak isteğiyle sınırı olan olacaktır. Buna, içi boş ve dolayısıyla çarpıcı söz halini almış kavramlarla işgörme alışkanlığı da eklenecektir. Bunun cevabında yeniliklerin ardında koşmak benimsenen tek yol halini alacaktır. Halbuki, yukarıda da işaret edilmiş olduğu şeklinde, teknikten teknolojiye geçiş, kuramsal bilimlere ehemmiyet verilmesiyle sağlanabilmektedir.. Fakat öte taraftan ilmi emek harcamalar sıklıkla kısa vadede ergonomik sonuçlar ortaya koymamaktadırlar. Bu vaziyet, ancak yenilik ardında koşan, karşılığı olmayan bedeller ödeyerek teknolojik olanakları paylaşmak isteyen, fakat onu ilmi çalışmalarla üretmeyi hedeflemeyen alışkanlıkların topluma hakim olması anlamına gelmektedir. Sonuçta bireyler bu alandaki yenilikler ardında koşmakta, buradaki olanakları paylaşmak istemektedir.
Görüldüğü şeklinde, “teknoloji” denilince akla gelmesi ihtiyaç duyulan tek hususiyet -öteki bir ifadeyle bu kavramın işaret etmesi ihtiyaç duyulan nesne- günlük yaşantımızı kolaylaştıran, daha oldukca üretim yapılmasını elde eden araçlardan ibaret değildir.
“Teknoloji” teriminin anlam boyutunu, ilk bakışta aralarında asla alaka yokmuş şeklinde duran başka kavramlarla daha da zenginleştirmek gerekmektedir. Yukarıda işaret edilen “insan” ve “topluluk” şeklinde kavramlara başta “devlet” ve “kültür” şeklinde kavramları da ilave etmek gerekir. Teknoloji ürünü olan somut nesnelere haiz olabilmek, onları üretebilmek ve kullanabilmek için “teknoloji” kavramıyla beraber yukarıda işaret edilen kavramları beraber düşünmek gerekir.
“Teknoloji” teriminin anlam boyutunu felsefi olarak zenginleştirmek, başka bir yönden daha önemlidir. Bu istikamet, hızla gelişen değişen teknolojinin negatif tarafı ile ilgilidir. Eğer “teknoloji” kavramın anlamı değişik kavramlarla zenginleştirilip genişletilmezse, bu negatif tarafını farkına varmak ve ondan korunmak da sözkonusu olmayacaktır. Gerçekten de teknoloji örneğin, güç, rahatlık, sıhhatli bir ömür amlamına geldiği şeklinde felaket, mutsuzluk, rahatsızlık anlamına da gelebilir. Çevre kirliliğinden, toplu ölümlere kadar birçok olumsuzluğun nedeni olabilir. Çünkü tüm bu olumsuzlukların karşısında olabilmek, tedbir alabilmek ve çareler araştırabilmek, ilk önce bir şuur işidir.
Teknolojinin dikkati çeken özelliklerinden birisi olan fert ve topluluk yaşantısını hızla değiştirmesi, eski bireysel ve sosyal değerlerin yerini yenilerinin alması gibi kendisini göstermektedir. Bireysel ve sosyal değerleri kabaca, davranışlarımıza istikamet veren, onları biçimleyen, tercihlerimizi yönlendiren etkenlerin bir ismi olarak düşünebiliriz. Değerlerin değişmesi, geleneksel yaşantının yerini yeni bir anlayışın alması sonucunu doğurmaktadır. Bu geçişte, değişik sebeplere bağlı olsa da, müspet değerler yerlerini yeni müspet değerlere değil de birtakım durumlarda negatif değerlere de bırakabilir. Bunun anlamı, örneğin dürüstlük, dostluk, iyilik, yardımseverlik şeklinde müspet değerlerin yerini kurnazlık, bencillik, hile, hırsızlık şeklinde negatif değerlerin aleni yada örtük bir biçimde kabul görmesidir. İşte bu vaziyet bizlere hızla gelişen değişen teknolojinin “değer” kavramıyla sıkı ve oldukca yönlü bir ilişki arasında bulunduğunu, öteki bir ifadeyle “teknoloji” teriminin anlam boyutunun oldukca faklı katmanlara haiz bulunduğunu -daha yani bu biçimde düşünülmesi icap ettiğini- göstermektedir. Tam bu aşamada yeniden “teknoloji” teriminin neden hızla gelişen değişen teknolojinin kendisinden ilkin gelmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Çünkü teknoloji ancak ortaya koyduğu mamüller bakımından düşünülürse, bu negatif hususiyet de talep eder istemez gözardı edilecek ve herhangi bir önlemin katılımı sözkonusu olamayacaktır.
“Teknoloji” teriminin içeriğini olası olmasıyla birlikte geniş bir bakış açısıyla zenginleştirmede ve böylece anlamını tek boyutlu olmaktan çıkarmada talep eder istemez felsefe de işin içerisine girmektedir. Çünkü felsefe aslına bakarsan geleneksel olarak, sorgulayan, eleştiren, değişik açılardan bakabilen bir etkinliktir. Sözkonusu kavramın içeriğini felsefenin olanaklarını kullanarak zenginleştirmenin, hızla gelişen değişen teknolojinin bizzat kendisi kadar mühim olduğu söylenebilir. Diğer bir ifadeyle teknoloji terimi, hızla gelişen değişen teknolojinin kendisinden ilkin gelmektedir. Çünkü, fert yada topluluk olarak haiz olunan teknoloji kavramından daha öteye geçip teknoloji üretmek yada mevcut teknoloji ürünlerini kullanmak, onlardan bereketli bir biçimde istifade etmek da sözkonusu değildir.