Durağanlık ile geri kalmışlık içinde nasıl bir ilişki kurulabilir?

Devletler tarih süresince doğma, büyüme-yükselme, duraklama, gerileme ve yıkılma şeklinde evrelerden geçmiştir. İnsanlık zamanı devletlerin bu tür şekillenişlerine tanıklık ederken buna niçin olan etkenlerden de haberdar olmuşlardır. Devletler yükselme evresinde insanlarına ne kadar huzur bir ömür seviyesi sunuyorsa duraklama veya gerileme dönemlerinde de o denli eza gösteriyordur. Halk devletlerin bu savaşlarından bağımsız yaşamak istese de bu olası olmamış, her insan bağlı olduğu devletin kültürüne doğal olarak olmuş ve devletiyle aynı kaderi paylaşmıştır. Yine laf mevzusu gerileme veya geri kalmışlık olarak adlandırdığımız bu devre ile durağanlık yayınlayan öteki devre içinde farklılıklar yaşanmıştır.



Durağanlık; devletlerin gelişmişliğinin durması ve yöneticilerin devletten fazlaca kendi dertlerine ehemmiyet vermesiyle oluşmuştur. Bu devre de hiç bir büyüme kaydedemeyen devletler mevcud birikimlerini harcarlar ve dışa bağımlılıkları artar. Artık git gide azalan kaynakların yetersizliği ve yöneticilerin ferasetsiz davranması ile devlet, geri kalmışlığa sürüklenir. İnsanların çalışmasının karşılığını alamaması kararı artık çalışmamaya karar vermesi, haklarının onlarda bir karşılığının olmaması nedeniyle bereketli emekler dahi sekteye uğraması kaçınılmazdır. Diğer devletler aynı vakit zarfında gelişmişlik belirtileri gösterirken mevcut devletin bu gelişimleri takip edememesi geri de kalmasına ve dönemin şartlarına müsait yaşayış seçimi benimseyememesine niçin olur.